Ann Arbor'da Yaşamak

  Amerikaya gidiyoruz; hazırlanmak, uçak bileti, izin v.s yalnızca bir haftamız vardı, bütün bu işler için.Kafamızdaki birçok soru işaretiyle Atatürk Havaalanından havalandık.Daha uçakta bile insanların rahat ve daha özgür davranmalarından nasıl bir ülkeye gideleceği hakkında fikir sahibi olabilirsiniz belki de.. Neşeli bir ortamda az olan uçak fobisini unutmuştum bile...Yaklaşık 12 saat sonra Chicago' yu görebiliyorduk.Havaalanındaki kuyruktan sonra kongreye gelen doktor hanımla beraber nihayet trenle hangi terminale gidebeleceğimizi öğrendik.Vaktimiz azdı ve koşuşturmadan sonra Detroit uçağına nihayet binebildik.Eşim ve ben hemen uyuyakaldık 1 saat sonra inişte ancak uyanabilmiştik.Çantamızı alırken başka bir çantayı Amerikalı amcanın başına düşürmesek daha iyi olacaktı.Unutmadan a
Amerikada çoğu havayolu çalışanı yaşlılardan oluşuyordu tabi aylar sonra bunun nedenini anlayabildik.Herkes ölünceye kadar çalışıyor burada...
  Detroit Havaalanında bir tedirginlikle taksiye bindik.Tedirginliğimizin nedeni internette okuduğumuz saçma sapan güvenlik hikayeleriydi.Taksi şoförünün her hareketi tedirgin ediyordu bizi çok komiktik aslında :)) Taksi şoförü Amerikalı bir müslüman çıktı.Ama daha sonra gördük kü burda hangi dine mensup olurlarsa olsunlar insanların hepsi güleryüzlü ve yardımseverdi.Başlarda bu çok şaşırtmıştı bizi.Ann Arbor'un gerçekten de Amerikanın en özel şehirlerden biri olduğunu yavaş yavaş farketmeye başlıyorduk...
  Washtenaw ve E.Stadiumun kesişimindeki şirin otel bizi ve cebimizi cezbetti 11 gün kaldık.Amerikaya ilk geldiğimizde heryerde mükemmel bir kahve kokusu alıyorsunuz.Gaziantepte Karagözde baklava,kahke; Almacı pazarında baharat kokusu duymak nasıl orayı bize sevdiriyorsa burayı da belki de kahve kokusu bizim için sempatikleştiriyordu.Hergü keyifle kahvaltıya gidip hava iyiyse üniversiteye doğru yürümek en büyük keyfimizdi.Cadde isimlerinin hangi yönü gösterdiğini anlamak herşeyi daha da kolaylaştırdı tabiki(2-3 gün sonra :))
  Northwood'daki evimiz ayarlandıktan sonra yerleşik hayata geçiyorduk artık.Tabiki bu süreçte herkes gibi en büyük sorunumuz yemekti.Burda tanıştığımız çok değerli arkadaşlarımızın yardımıyla herşey çok daha kolay oldu.Tükiyedeki 3+1 den sonra bir odada yaşamayı başlarda garipsesekte stüdyo tarzı eve alışmak zor olmadı çünkü herşey daha kolay ve yakın:))
  Ayşe's Cafe'yi keşfetmemiz pek uzun sürmedi ilk hafta ilk yemeğimizi yedikten sonra muhteşem tatlıların ve zeytin yağlıların Türkiyedekini aratmadığını söylemem yalan olmaz.Artık bağımlısıydık Ayşe hanımın tatlılarının ve yemeklerinin.Yolunuz düşerse şiddetle önereceğim bir yer..
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder