Chicago 01.01.2011



  2011'e Windy City'de adina yakisir bir sekilde muthis soguk ve sert bir ruzgarla basladik.Bir onceki gun olumsuz hava kosullarindan dolayi yukari cikmamiza izin vermeyen asansor gorevlisinin bugun bahanesi yoktu,hava acikti ve Willis(sears) Tower'a cikiyorduk.Yaklasik 15 kisinin bindigi asansorde Turkce konusan birilerini duydugumuzda saskinligimizi gizleyemeyip ayakustu muhabbet ettik.Willisin tepesindeyiz hava acik gokdelenlerle dolu Chicago manzarasi cezbediciydi..Bu arada unutmadan yolunuz duserse alt kattaki tanitim filmini mutlaka izleyin.Sigara paketini acip ilk sigarayi alirkenki goruntuden esinlenilerek yapilmis Willis(sears) Tower..

Chicago (31.12.2010)

 Planlarımızı Sears(Willis) Kulesine görmek üzere yaptık ama hava kapalı olduğu için Hancock Kulesine doğru gittik.John Hancock Center diye bilinen bu gökdelen Amerikanın 6. yüksek gökdelenidir.Hava açık olduğunda üç eyalet görme şansınız olabilir.Hava biraz daha açılmıştı ama başka şansımız kalmamıştı; açık-kapalı bir şekilde günü değerlendirmek zorundaydık:)Eğer yükseklik korkunuz varsa 3-5 dakika pencerelere yaklaşamamanız kuvvetle muhtemeldir.Muhteşem bir Chicago manzarası ayaklarımızın altındaydı.Özellikle Michigan Gölüne bakan taraf muhteşem bir manzaraya sahipti.Ama açıkçası şunu söylemek istiyorum gezmeye giderseniz mutlaka gezdiğiniz yerleri not etmenizi ve önemleri anları en kısa sürede kayda geçmenizi öneririm.Çünkü unutuyor insan...Aradan 3 aydan fazla bir zaman geçtiği için hatırlamam mümkün olmuyor bazı şeyleri, bazen tarihleri...
  Amerikadaki en büyük problemimiz yemekti.Evet yine Türk lokantası arıyoruz.Bir önceki gün Cheese Stick denemesinden sonra bugün daha kararlı bir arayışımız vardı.Uzun bir arayıştan sonra nihayet Turkuaz Restauranttaydık.Bizi karşılayan Zeynel Bey çok hoşsohbetti.Açıkçası muhabbeti yemekten daha çok özlediğimizi farkettik.Sıcak pidelerimiz,mezeler,humus lahmacun,salata,kebap herşey süperdi.
  Turkuazdan ayrıldıktan sonra otelde biraz dinlenip yılbaşı kutlamalarına yetişmek için Navy Pier'e doğru yürüdük.Heryerde bayram havası,muhteşem ışıklandırmalar,noel ağaçları,çakırkeyf yüzlerce insanla berbaber Navy Piere varmak üzereydik.Navy Pier'de havai fişek gösterisini izlemek için sahilde iyi bir yer tuttuktan sonra özel showlar eşliğinde geriye doğru saymaya başladık.Muhteşem havai fişek gösterilerinden sonra otele doğru yürüdük...


Chicago(30.12.2010)

  İlk fırsatta Gps'siz haritasız, İnternational olmayan ehliyetimizle zar zor kiraladığımız arabayla,Chicago'ya gidiyoruz.Bir süre yolumuzu kaybettikten sonra nihayet I-94 te Chicagoya doğru gidiyorduk.Yeni Yıla Chicago'da girmek istiyorduk..4 saatlik yolun ardından Chicagodaydık yeni yıl öncesi Chicago şehir merkezinde inanılmaz kalabalık bir trafik vardı.Uzun süren stresli kayboluşlarımızdan sonra (özellikle kalabalık trafikten dolayı) arabayı bir marketin parkına bırakıp bir cafede Otel için tekrar Google danıştık.1 saatlik aşırı stresten sonra arabayı otel parkına teslim ettik, sonra odamızda biraz dinlendik.Ama uyumaya niyetimiz yoktu hava karardıktan sonra Chicago'nun o büyüleyici şehir merkezine attık kendimizi.Windy City(rüzgarlı şehir) de şanslıydık ki son gün hariç pek de rüzgara maruz kalmadık hava muhteşemdi kış mevsimi için..Sokaktaki amatör müzisyenler şehirdeki gökdelenler ve rengarenk şehir ışıkları, İstanbuldan sonra ilk kez büyük bir şehirde olduğumuzu hissettirdi.Ann Arbor dan sonra bu değişiklik süperdi bizim için..

  Herkes ve heryer yeni yıla hazırlınaıyordu.Christmas şarkıları,çok güzel süslenmiş noel ağaçları herkes şölene hazırlanır gibiydi.Michigan Avenue için downtown caddesi diyebiliriz.Kaldığımız otel bu caddede merkezi bir konumdaydı.İlk durağımız otele çok yakın olan Milenyum Parkıydı.Parkta karşılıklı konmuş iki digital ekran ve dev bir fasulyeyi andıran Cloud Gate görülmeye değer ilginç yapılardı.Cloud Gate aynı zamanda ilginç bir ayna görevi de görüyordu.Şehir merkezindeki akşam yürüyüşümüzden sonra dinlenmek için Michigan Avenuede ki Best Western Hoteldeydik tekrar...

Universal Studyolari.(02.03.11)

   En cok merak ettigimiz yerdeydik.Los Angeles denince akla gelen ilk yer Universal City,Universal Studyolari..Bir onceki gun internetten aldigimiz biletin avantajiyla cabucak girebildik, haftaici olmasina ragmen iceride muthis bir kalabalik vardi..Iceri girer girmez kendinizi film sahnesinde givi hissedebilirsiniz.Her an bogaziniza bi canavar sarilabilir.Uc boyutlu Terminator-2 de muhtesem bir heyecan yasadik heyecandan ote bir korku da yasayabilirsiniz.Kendinizi filmin bir parcasi gibi hissedebilmek...
  Daha sonra muhtesem  Shrek animasyonundan sonra City turuna ciktik.Asil can alici nokta burasiydi.Filmlerde gordugumuz bircok sahnenin cekildigi setleri, studyolari gezme sansimiz oldu.Tek kelimeyle muhtesemdi ve gercekten filmler icin bir sehir kurulmustu.Parcalanan ucaklar, ter donmus arablar,Sehir cizilmis yuksek duvarlar, deniz veya okyanusta cekilen filmler icin hazirlanmis stageler(Jaws, King Kong), Icinde kimsenin yasamadigi; sadece filmler icin kullanilan bir sehirdi burasi.City turunda girdigimiz Kin Kong tuneli 360 derece 3D ozellikleriyle, uzun surerse muhtemelen kendimizi filme atacak cinstendi..
  Daha sonra rayli ve emniyeti saglanmis arabalarla(Roller Coaster) Jurassic Park ve ozellikle The Mummydeki attractionlarla adrenalinimiz zirveye çıktı.


  Son gittigimiz show Water World'du.CSI Newyork dizisinin oyunculari  gibi bircok meshur oyuncunun rol aldigi bu showda resmen tribunden gercek bir film izledik.Son sahnede havuza ucak indirdiklerini soylersem ne kadar muhtesem oldugunu tahmin edebilirsiniz.. Universal turundan sonra metro ile donus yolundaydik artik...
Bir sonraki gün Bevelry Hills teki İtalyan restaurantta yemek yedikten sonra havaalanına doğru yol aldık...

Yeniden Los Angeles (01.03.11)

  Tekrar melekler sehrindeydik.Ilk gun biraz daha rahat takilmak istedik neresi denk gelirse oraya gidecektik.Universal Studyolarini bir sonraki gune biraktik.Bir Kobe ve Los Angeles Lakers hayrani olarak Staples Arenaya ugramadan donmek imkansizdi.Fakat Staples Center'a etkinlik harici girilmiyordu bir etkinlik olmadigi icin Staples onundeki bir kac pozdan sonra karsisindaki Nokia Plazaya ugradik.
   Los Angeles Downtownda kayda deger birsey olmadigi icin Venice Beach'e gitmeye karar verdik.Venice gitmeden once Turk Lokantasi aradik bir alisveris merkezinde..Iki kisinin Turkce konustugunu duyar duymaz atlayip Turk Lokantasi adresini kaptik.Tum sehirici gezmelerimizi otobus ve metroyla yaptik cunku oldukca rahat heryere gidebiliyorsunuz tabiki Google Mape ihtiyaciniz olacak..Ilk durak Venice Beachti Lokantadan once:)Tabiki yaz sezonu olmadigi icin sadece gezebildik sahilde.Venice Beach'teki kucuk dukkanlar bizdeki pazar standlarindan daha amatordu.Venice'teki kaykay Showlari inanilmazdi..Sturbucksta bir kahve icip Googledan yol sorduktan sonra yeni rotamiz Sofra Kebap Salonuydu.Nihayet Sonunda Turk Lokantasi bulabildik.Sofra Kebap Salonunda calisan kisi Antepli olunca hem de Karsiyakali muhabbetde baya tatli oldu..Californiada ilk defa yemek yedigimizi hissedebildik burda Cin Lokantalarindan sonra super geldi.
Yemekten sonra Santa Monicadan gecerek Hollywooda' otelimize geri donduk.Artik kafamizda Universal City vardi.

 

Pebble Beach-Bird Rock (28.02.11)

  Salinas'taki otelimizden sabah erken saatlerde ayrildik.Yosemite'ye gidecektik ama Yosemite'deki yogun karyagisindan dolayi vazgecildi tur rehberimiz tarafindan..Belki de turun en can alici yerlerinden biri olan Yosemite International Parki goremedik malesef....
Bird Rock
 Yeni rotamiz Pasific kiyilarindaki Bird Rock ve dunyanin en onemli golf alanlarindan biri olan Pebble Beach'ti.Monterey Yarimadasindaki bu iki yerden ozellikle Pebble Beach muhtesem bir guzellige sahipti.Pebble Beach'teki golf sahalari denizle icice gecmis muhtesem bir manzaraya sahipti.Golfu sevdirecek kadar etkileyiciydi diyebilirim.Tabiki  Yosemite International Parkin yerini dolduramadi.Los Angelesa donus yolunda birkac Cin Lokantasinda mola verdigimiz icin ac kaldik.Yeni hedefimiz Los Angelesa gider gitmez Turk Restaurant aramak olacakti..Aksam Los Angelesta daha once  kaldigimiz Hollywood Historic Hotele geri donduk cok yorgun olarak...

San Francisco (27.02.11)


Stanford University
       Sabah erken rehberimiz Andy ilk olarak Stanford Universitesine gidecegimizi soyledi.Stanford universitesi dunyanin en buyuk butcesine sahip 3. universite ozelligine sahiptir.
Dunyanin en iyi universitelerinden biri olan Stanford Universitesi ögrencileri, mezunlari ve ogretim uyelerinin buluslari arasinda Google, Yahoo, HP ve IP (Internet Protocol) da bulunmaktadır.
       Daha sonraki duragimiz Golden Gate Bridge' e varmadan hemen onceki Palace of Fine Arts di.Roma ve Yunan mimarisinden esinlenerek yapilan bu saray sanat calismalarini sergilemek amaciyla kullanilmis.

Palace of Fine Arts
Golden Gate Bridge

      Hemen sonra unlu Golden Gate koprusune gittik.Bir suru filmde gordugumuz bu kopruyu yakindan gormek heyecan vericiydi.Daha sonra katildigimiz bogaz turunda bircok filme konu olan unlu mahkumlardan Al Capone nin da 11 yil yattigi Alkatraz Hapishanesini (adasi) gorme sansimiz oldu.Ayni zamanda  iki katli olup Oakland ve San Franciscoyu birbirine baglayan Bay Bridge koprusunun goruntusu de muhtesemdi.Bogaz turu sonrasi ogle yemegi molasinda gittigimiz restaurantta doyucaya kadar yemek yaklasik 15 dolardi:)) Iskeledeydi.
      Yemekten sonraki rotamiz Lombard Street'deki  Russian Hill'di.San Francisco'da turistlerin en cok ugradigi yerlerden biri olan bu caddenin ozelligi zigzag seklinde yemyesil ve harika cicek manzarali olmasi; eger giderseniz ve araba kiralarsaniz ordan arabayla inmenizi oneririm.Ayni zamanda muhtesem bir San Francisco manzarasi da cabasi.
Ayrica San Franciscoya yolum bir daha duserse tramvay ve otobuslerine(cable car=sifir emisyonu olan otobusler elektrikle calisiyor) bir kez de olsa binecem:))

Russian Hill

Twin Peaks'ten San Francisco
 Japantowndan gectikten sonra San Francisconun meshur Katedrali The Catedral of Saint Mary of The Assumption u gezdik.Bu ilk deneyimim di baska bir dinin ibadethanesine gitmek anlaminda..Tutsu kokulari ve piano resitali guzel mimarisi goze carpan ozellikleriydi.. Yorgunlugumaza ragmen tur rehberimiz Andy ve soforumuz Saymin aldigi extra 25 er dolardan mi bilmiyorum ama bizi yuksek bir tempoda gezdirmeye devam ediyorlardi; tabi ki bu durumdan sikayetci olan yoktu:) Golden Gate Parkindaydik (daha sonra cok buyuk oldugunu ogrendigimiz park).Yalnizca bir kosesi ama sanirim en guzel koselerinden biri; bir tepe ve San Francisco manzarali.Muthis serin ve yemyesil olan

bu parkta sandalyelerini getirip kitap okuyanlar, portatif masasinda ders calisanlar,cimlere sevgilileriyle gelenler; Amerikadaki ozgurluklerin sinir tanimadigini bir kez daha ispatlar nitelikteydi :)

 Twin Peaks(ikiz tepeler) San Franciscodan ayrılmadan önceki son duraklarımızdan biriydi.Burası İstanbul'un Çamlıcasını da andırabilir.San Francisconun muhteşem manzarısını en iyi görebileceğiniz bu tepeler, tepelerden oluşan  San Francisconun en meşhurlarıdır.Twin Peaks te San Fransiscoyu izledikten sonra tur otobüsümüzle Gay Mahallesinden geçtik.Elele gezen erkekleri gördüğümüzde otobüsteki herkes şaşkınlıkla ayağa kalktı :)Gaylerin oturduğu bu mahallenin merkezindeki gay kafeler ve gay bayrağı ilginçti.San Francisco downtowndaki kısa moladan sonra Treasure İslanda gitmek için iki katlı Bay Bridge köprüsünden geçtik.Gün batmak üzereydi Treasure İslandda durduğumuzda.San Franciscodaki son durağımızdı burası.Karşıdan gün batımı eşliğinde San Franciscoya el salladıktan sonra Salinas taki otelemize doğru yola koyulduk...
S.Francisco Downtown
San Fransiscodan çıktıktan sonra Oaklandan geçerken Golden State Warriors statıdını görme şansımız oldu.. 

Treasure İsland' den San Francisco



Los Angeles-San Francisco Gezisi (26.02.2011)

    Go to Bus turumuza zamaninda yetişmek icin sabahın 5 inde uyanip Downtown’daki Chinatowna gittik.Hemen hemen tum sehir ici yolculuklarda otobus ve metro kullandik Google Map sayesinde.Melekler Sehrinden San Francisco ya dogru yola ciktik.Pasific kiyilarini gormek heyecan vericiydi.Yoldaki ilk duragimiz halen bana bir ruya gibi gelen ve “gercekten sirin bir kasaba” deyimine en uygun olan Solvang kasabasiydi.Danimarkalilarin kurdugu bu kasaba Amerikan bayragiyla beraber Danirmaka bayraginin dalgalandigi ve Danimarka geleneklerinin, mimarisinin hakim oldugu sirin bir yerdi.Harika yemekleri, ayni kalitede simit ve cikolatali tatlilari denenmeye degerdi.Los Angelesa yaklasik bir saat uzakliktaki bu kasabada tertemiz bir hava, guzel manzara,degirmen seklindeki yapilar,avrupa mimarisi,mutlu insanlar ve grup halindeki insanlarin  gezdirdikleri sirti giydirilmis kopekleri,devekuslari, bir koldan cikan parmaklar gibi cok dalli cam agaclari, degisik şurup ve marmelatlar aklimda kalan  diger ayrintilardi… 

  Hava gayet guzeldi Michigan’ dan içlikle!! gelip burda gomlekle gezmek bahari hissetmek muhtesemdi.İkinci duragimiz Hearst Castle di.Hearst Castle; California’ da altinla zengin olan ilk Amerikalinin yaptirdigi Pasific Manzarali guzel bir kale.Ozellikle kisa tanitim filmi cok etkileyiciydi.Fakat kafamizda San Francisco vardi.Ama tur rehberimiz; Çinli ve kendini Andy diye tanitan genc adam bize San Franciscoyu yarin gezecegimizi soyledi.Yolda uzum baglarina benzeyen ve hepsi bir ip gibi dizilmis kucuk fidanlar ve turuncgillere benzeyen meyve agaclarindan bolca vardi.Ayrica Hearst Castle civarinda suruler halinde zebralarla karsilasmak mumkun. 
  Pasific kiyilarindaki yolculugumuzda gordugumuz villalar  Andy nin iddaalarina gore 2-3 milyon dolar civarindaydi(1 villanin fiyati).
   Pasific ten uzaklasip yuksek bir tepeyi gecmek uzereydik ki yogun bir kar yagisi basladi hepimiz hayretler icerisindeydik ama allahtan fazla surmedi:)).Bir gunde dort mevsim yasadiktan sonra guzel bir havada sarap fabrikalarinin yanindan geciyorduk.Tasting roomlari en cok dikkat ceken kisimlardi.Daha sonra petrol mu,altin mi,su mu yoksa baska birseymi cikardiklarini bilmedigim ve bir pistonla yere batip cikan cekice benzeyen kepceler genisce bir araziye yayilmisti.Aksam Go To Bus Turunun ayarladigi muhtesem bir otelde konakladik;Crowne Plaza Hotel....

Los Angles Turu (25.02.11)


BEVELRY HILLS ve RODEO DRIVE  
25 Subat gunu sabah erkenden Beverly Hills ve hemen yanindaki Rodeo Drive'a gitmek icin yola ciktik.Otelimizin bulundugu yer Meksikalilarin yasadigi fakir ve sakin bir semtti ayni zamanda Los Angeles icin cok guvenli bir bolge sayilabilir.Bevelry Hills e dogru giderken ayni zamanda fakir bir cevreden cok zengin bir cevreye dogru gittigimizi Bevelry Hillse varinca dahada iyi farkettik. Dunyanin en unlu markalarinin oldugu film yildizlarinin ve diger zengin insanlarin alisveris yaptigi Rodeo ve Bevlry de biz sadece fotograf cektirip kahve icerek ve gezerek alisveris duygularimizi bastirmaya calistik :))) Bu arada iki sosyete Turk kizinin sansasyonel pozlar cektirmeye calistigina da sahit oldugumuzu unutmadan soyliyeyim... Sabahin erken saatleri oldugu icin cadde sessiz ve sakindi. Sagli sollu siralanmis palmiyeler, ozenle yetistirilmis cicekler muhtesem mimarisi ve dizayniyla gorulmeye deger  bir cadde..Bu arada eger yolunuz duserse kendinizi kotu hissetmemek icin iyi ve mevsim sartlarina uygun giyinin:)) Biz kuzeyden geldigimiz icin elimizde montlarla baya bi sirittik sanirim.


   

   
Ogleden sonra yagan yagmur butun planlarimizi!! alt ust etti, bir cafede nette gezinerek google map ten daha iyi planlar icin direction almaya basladik.Yagmurdan sonraki yeni rotamiz Walk of Fame di fakat Pinonun yanlis direction almasiyla kendimizi yanlislikla unlu baska bir caddede bulduk; Sunset Strip.Tekrar baslayan yagmur yuzunden kendimizi basta ne oldugunu bilmedigimiz bir binanin girisinde bulduk.Sonradan oraya cok pahali arabalardan inen insanlarin girdigi bir parti-bar mekani oldugunu ogrendik.Starbucks da yeniden direction alip Walk of Fame gittik. Walk of Fame (sohret yolu) de ki turumuzdan sonra Oscar Odullerinin verildigi Kodak Theatre ve hemen yanindaki Chinese Theatre’ a gittik.Oscar toreninden iki gun once gittigimiz icin heryer tel orgulerle kapatilmisti ve guvenlik cemberi olusturulmustu.Kirmizi halinin ustunde naylon bir ortu olsada orda gezmeyi ve fotograf cektirmeyi ihmal etmedik.Amerikadaki tv kanallari o sirada calismalarin yapildigi yerde canli yayinlar yapiyorlardi..Gunu bitirmistik ve otele donus icin Metroya indik, o sirada polisler 4 sucluyu kelepcelemis bekliyordu, biraz urktuk dogrusu..

Los Angles Turu (24.02.2011)

24 Şubat akşamı Ann Arbor 'dan Detroit Metro Havaalanina üniversitenin servisiyle gittik.Acemiligimizden Spirit Airlines'a 28 dolar bagaj ücreti kaptırdıktan sonra Los Angeles'a uçtuk.İnisten sonraki yaklasik yarim saatlik anlamsiz bekleyiş bizi epeyce yordu.Daha sonra,önceden internetten   ayarladigimiz Super Shuttle servisiyle Hollywood Historic Hotel'e gittik. Bu arada servisin sürücüsü Etiyopyali bir müslümandi ve yanimizda oturan David bir Italyandi. Yaptigimiz futbol muhabbetinden sonra Galatasarayi iyi tanidigini ve daha once Bodrum'a tatile geldigini anlattı.


Hollywood'daydık artık.Çok yorucu bir yolculuğun ardından......Hollywood Historic Hotel  
 Ucuz, kokulu :) ama konumu itibariyle muhtesem bir oteldi.Otelimiz Melrose Avenue de ve o meshur Hollywood yazisinin tam karsisindaydi.